Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

19 Nisan 2011 Salı

Neden sana bu kadar uzak kalmayı seçtiğimi düşünüyorum. Bazen kendine acı çektiren bir psikopatın portresini resmeder gibi kendi yüreğim üzerine çiziyorum seni; ama hep acı tarafından bakıyorum yüzüne. Sana koşup yetişmeye çalışan ayaklarıma otoriter bir padişah edasıyla kararlı bir emir veriyorum ve keskin tek bir kılıç darbesi kesiveriyor iki bacağımı; sonrası olduğun yerde çöküş kan ve revan. Biliyorum canilik bu yaptığım düpedüz sadist bir beynin üretkenliği üzerine yönlendirilen hayatım. Belki fazla eleştirel belki biraz da ağır dozda ne fark eder. Anladığım gerçek acı çekmekten hoşlanış değil, belki de acılarımın içinde seni bulmaya çalışmam. Bazı insanlar yüreğine acı çektirmekten zevk alırlar. Ben keyifli bir kahkaha tufanı getiriyor bana acılarım demiyorum ki. Ayrıca benim acılarım mazoşist bir gencin günlüğünden çalıntı da değil. Ben Fuzuli’nin ayrılık acısına Mevlana’nın aşk arayışı, dost arayışı yolunda çektiği acılara hayranım sadece. Vuslat belki de hiçbir zaman var olmayacak. Ne önemi var, kim yolun sonunda ulaştığın isteğinde mutluluğu garanti edebilir ki zaten? Ne yani aradığımı bulamadım diye, ararken harcanan çabaları, verilen emeği çöpe mi atalım? Nasıl yani yürüdüğümüz onca yolu geri dönüp başka bir sapağa mı sapalım? Ne çıkarsa bahtımıza misali. Benim tek amacım kendi benliğimi seninle özleştirebilmekti evet hepsi bu. Tek bedende iki ruhu harmanlamak ve tek bir biz yaratmaktı. Varlığın olmadığı bir yerde yokluğun anlamsız bir bütüne dönüşmesi keşfedilmemiş bir gerçeğin ona ulaşmak yerine inkar edilmesi ile aynı yolda yürürdü. Seni hissetmek istiyordum sadece, sana dokunmak, yanında olmak gözlerine bakmak değil sadece hislerimi bütünleştirmek istiyordum çünkü seni hissettikçe var olabilmenin mutluluğu ile yokluğunun acısını köreltmeyi, bu duyguyu karanlık bir zindanda ölüme terk etmeyi istiyordum. Ölümün vereceği bu ızdıraba direnecek kuvveti ruhumda taşımak istiyordum. Her bir duyumla hissettiğim nesnelerin, duyguların gerçekliğine inanmaya çalıştırılırken yalancı şahitlerle, anın içinde varken, şimdi dönüp baktığımda bulabildiğim hangi gerçeklik, yeniden aynı şekilde hissettiren hangi his var ki. Bilemezsin sen çünkü düşünemezsin sen sadece severken düşünürsün iki kere ve yanlış yerde o zihnini meşgul edersin bu yüzden ben her aradığımda ulaşamam sana ama sen bütün bunlara rağmen hep gerçek bir sevgiden bahsedersin. Şimdi ben sana ne diyebilirim ki. Sana gerçekliğine inandırıldığın sevginle koca bir mutluluk dilesem mi acaba?

Hiç yorum yok:

Başımızın üstünde yer edinenler...