Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Eylül 2011 Cuma

Yalnızca bize özel...

Nasıl oluyor da ümitlerin,terk edip gittiğin yerden, sadık bir dost gibi takip edip ayak izlerini yerleşiveriyor yüreğine yeniden? Nasıl oluyor deme işte, ruhuna huzur veren bir müzik bu göz açıp kapamana fırsat vermeden rüzgarla beraber giriveriyor pencerenden. Daha önce tanıştığın sevgilerin sahtekar yüzünü gösteriyor sana anlamsızlığını... Ayaküstü bir merhaba ile başlayan ve aylarca belki de yıllarca merhabanın ötesine varamayan aşkların farkındalığına  buyur ediyor seni. Ben aşkın ta kendisiyim diyor, bunu kalbinden dinleyebilyorsun çünkü; konuşan ağzın dili değil yüreğin kendi dili oluyor biliyorsun. Gözleri gözlerine öyle bir dokunuyor ki o an hayatı içiyorsun o bakışlardan ve sen yüreğinin sesiyle konuşan bu adama bir hoş geldin bile diyemiyorsun o vakit. Beş duyun birbirine karışıveriyor .Sen buna istersen rüzgara kapılıp gitmek ya da gözlerini kapatıp bir uçurumdan bırakıvermek de kendini belki zamansız bir maceranın ortasında düşüvermek aniden,ne yapacağını bilememene bir takım sebepler işte. Masalların gerçek olabilceğine  inanıyorsun bu anda ama aklın huzursuz sorguluyor bu işi. Hani büyülere inanmazdın?.. Nasıl oluyor deme işte gözlerine baktığında gördüğün çölün ortasında bir serap değil yada sevaplarının giriş için asla yetmeyeceğini düşündüğün cennetin bir hayali...Karşında bütün gerçekliğiyle soyutlaşan duyguların, somutlaşan varlığına bürünmüş  duran etten kemikten bir adam işte. Serap tadında cennetin kokularını savuran büyülü bir gezegenin içinde ve hepsi gerçek.Rüya tadında yaşamak istiyorum seni diyor gözleri, sanki yüreğine emanet, bırak kendini avuçlarına diye fısıldıyor rüzgar. Nasıl konuşur tabiat deme duyuyorsun işte şifa sularından çıkmış gibi elleri geziniyor yüzümde, içimde kurumuş tarlalarda yeşeriyor sebzeler ,meyveler çiçekler. Bu zamana kadar sağır kalan kulakların pası akıp gidiyor tutundukları yerlerden, börtü böcek bahara uyanmış gibi ötüşüyor. Sevişmelerini duyuyorum... dalgalar kumlara naz yapıyor, yağmurlar bulutlara... Mevsimlerin birbirlerini çağırışını, ayın güneş için batışını, güneşin ay için doğuşunu... yaprakların homurtusunu dalların çiçekleri doğurmak için çektiği sancıları duyuyorum. Aşkın kulaklarımda peyda oluşu… Kanatları olur mu insanın deme uçuyorum işte görmek için gözlerimi kapatıyorum hemde. Sen hayal de benim için gerçeğin ta kendisi...Bu kanatlar tanrının meleklerine bir hediyesi iken önceden, aşkımıza armağan edilmiş bir mucizenin yüreklerimizin saflığının bereketiyle doğan sevgimizin ödülü bize şimdi.Ne zaman istersek bizi birbirimize uçuran kanatlar bunlar. Anladın mı bu bir masal; iki yetişkin içinde çocuksu bir ruh, iki ayrı düşünce ama ortak bir yönde, her şey olağan akışında ve doğal bu bu en saf haliyle aşk. Dokunmanın ateşe dönüştüğünü görebilen gözlerin sohbetin ağızda şerbete dönüşen tadını hissedebilen iki insanın masalı…

Başımızın üstünde yer edinenler...