Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Ocak 2011 Cumartesi

Ayrılık Vakti

İlk defa bu kadar çaresizim. Mübalağdan oluşan bir sitem belirtmesin bu cümle aklında. Dar düşüncelere sıkıştım işte düşün ki öyle çaresizim. Söylenecek sözlerimin bittiği yere geldim artık yüreğimin sessizliğine taşındım, suskunluğum bu yüzdendir eğer merak edersen. Deyimler ve atasözleri sözlüğünden faydalanır gibi tümcelerim. Çünkü sana dert anlatmak gerçekten bir deveye hendek atlatmaktan daha zor. Çünkü gerçekten elimi ayağımı çekmek düşüncesindeyim bu sevdadan ve anladım ki boş kuyulara atılan büyük taşlar gibiymiş konuştuklarım, bir kulaktan girip öteki kulaktan çıkmış yeniden. İçimdeki şiddetli fırtınalar meğer sende hafif bir esinti oluşturmuş yapraklarını kımıldatan. Şimdi başımı hangi yöne çevirsem pişmanlık beliriyor önümde. Baktığım her aynada keşkeler vuruyor yüzüme. Peki ya sevmek ne demekti; ya aşk? Her gece bir günahı düşünmeye yeter miydi? Zaman bile yetmiyorken bir fani ruha, ölüm hükmediyorken bu dünyaya aşk sınırların ötesine geçebilir miydi? Öte zamanlarda da bilinmeyen bir dünyada var olabilir miydi? gerçekten seven bir insan keşkelerinin denizinde böle çırpınıp böle acı çekerek verir miydi son nefesini? Ama ben yürüdüm, uzun bir yolda tek başıma, korkusuzca yürüdüm. Bir elimde sana duyduğum karşılıksız sevgimle diğer elimde sonsuz güvenle... Mutsuzluğumu sırtımdaki umutlara yükledim, öylece yürüdüm. Yağmurlarda ıslandım, rüzgarlarla üşüdüm. Aç kaldım, gücümü kaybettim, bazen savunmasız bazen korkarak yine de hep sana varmak çabasında arşınladım yolları. Güneşin sıcaklığını çok az hissettim acıyan bedenimde ama ulaşacağım son noktada özlemle sarılacağım bir sevgili, o güneşin hiç batmadığı bir yerde beni bekliyor sanıyordum, yanılmışım. Çölde bir fırtınada hayata tutunacak bir serap kadar gerçek bir soyutluğun içinde yaşamışım seni. İşte bu yüzden yıllar sonra bugün aynaya baktığımda gördüğüm derin yaralar gibi gerçek bir soyutluk karşımda duran; yok iken var olmak duygusu. Yokluk ve çaresizliği kavuşturan mişli zamanlardan şimdiki zamanlara ulaşan pişmanlıklar ordusu... Beraberinde yalnızlık taşıyan o yokluk. Gündüzün çetin ceviz halleri örtsede güneşle üstünü geceleri sessizlik doğurur sensizliği ve sensizliğinde daha da büyüyen yokluk acı sancıların gölgesinde ağlayarak açar karanlığa gözlerini. İşte en çok bu zamanlarda aklıma gelişlerin yorar beni ve denize düşen çaresizliğim sarılır bir yılana. Hayatımda bir duyguya daha yer açıldı yüreğimde, sevip de pişman olmanın getirdiği o çaresiz yalnızlığa… Gözlerimi kapama vaktidir şimdi sensiz bir derinliğe, uyanma zamanı geldiğinde değişen hiçbir şeyin olmadığını hissetmek ve geceyi beklemektir yeniden… Vakit ayrılık vaktidir. Vakit, isyanlı adımlar sarsarken bedenini, zaman ilk defa bu kadar suskun ve yavaşken bir sevdadan vazgeçme vaktidir. Haykırışlarım sadece derin uykudakileri ürkütür bu vakitler. O halde yüreğim sus ve bana eşlik et…

Başımızın üstünde yer edinenler...