Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Ekim 2010 Perşembe

Farkında olmadığım bir sevdanın nişan almış ve yüreğime birazdan ateş edecek olacağını bilseydim eğer zaten yorgun bir aşkın içinde kıvranıyorken bedenim öncesini sayfalarımdan yırtıp atar, el değmemiş bir aşk romanı için kollarımı sıvardım çoktan. İstediğim bu değil miydi? Hep beklediğim? Arayıp, bulamadığım?... Daha çok başlarında bu sevdanın seni böylesine severken aynı anda beni bu kadar mutsuz eden şey gözlerinde sadece kendimi görememek mi yoksa daha birbirimizi bile tanımıyorlarken, hayatımıza giren başka başka insanları tanımaya çalışma çabasında mıydı? Kalabalık dünyanın içinde seni kaybetmek korkusu muydu yoksa?... Sana sımsıkı sarıldığım bir gecede yalnızca kokun varken burnunda, nefesin varken yüzümde ve sen sessizce uyuyorken yatağında sana bir kaç cümle fısıldadım yüreğimde duyduğum özlemle: "Sadece sana açan bir çiçek olmaya hazırım,toprağına, suyuna, güneşine razıyım. Peki ya sen? Sadece benim için yağmaya benim için ışık olmaya hazır ve de razımısın?" Gece yüzünü sabaha çevirdiğinde içimde yine aynı korkuyu hissettim. İnsanların oluşturduğu o kalabalık dünyadan sırf sana ulaşmamı engelledikleri için korktum. Denedim gözlerimi kapatıp sana yürümeyi denedim. Yapamadım. Bu her şeyi göze almak mıydı? Kapımı çalmayan o mutluluk ya başka bir yüreğin kapısını çalarsa şimdi? Biri o kalabalıkları teker teker geçerse? Kendi yalnızlığım bana dört duvar içinde daha mı kalabalık görünürdü bu sefer? Söndürmek yanan bir mumu, yavaş yavaş erimesini beklemekten daha mı cesurcaydı? Bilemedim...Eğer gitmeseydi yüreğim yüreğinden seni en tutkulu aşkın kahramanı yapabilcek kadar gücüm vardı sevmeye çünkü sevmek benim için yalnızca ikimizin kurduğu bir dünya içinde, küçük bir hikayeden büyük bir destana dönüşebilirdi ancak. Hayatım boyunca en sevmediğim sözü istemeyerek de olsa kabul ettim sonunda. "Sorun gerçekten sende değil bendeydi galiba."


21 Ekim 2010 Perşembe

Bülbüle "AşK"

Sustum… Sustum çünkü bülbülüm kanatlandı dallarımın üzerinden; o değil miydi ki bir tek beni anlayan, hikayemi şakıyan, o küçücük gagasından bir mucizeyi seda eyleyen ? Dikenlerime rağmen acıyı neşeye taşıyan? Aşkıyla bana, aşkımla ona bin bir masalı anlatan? Neredesin?.. Bir tohum olsam düşsem toprağıma, yeniden açsam baharına, bin bir azap çeksem yağmurlardan güneş yoluna, çilemi doldursam tekkemde gelir misin biçare gönlüme yeniden? Bülbülüm, azap var kan kırmızısına rengimin, azap yine söküp atamadığım dikenler üstüme. Seni benden aldı aşk hırsızları bir muhabbeti çok gördü gözleri, aşkımın sesi sende, beddahlarn kulaklarında bir işkenceye büründü. Oysa ne de güzel yanardı sesin ruhumda bir musiki tadında ama nazara engel değil dualarım, acıya hasretim şimdi… Her çiçek sana hayran, sen güle renk güle hayat, sesin kulaklarda dalga dalga ahenk. Kıskanırım yalnız bana yazılsa da kaderin beni söylese de yüreğin sen güle hasret güle keder güle ayrılık şimdi… Elemi bana neşeyi sana sunardım, asıl keder hasretlikmiş,senin yokluğun toprağımdan sökülmek, kuruyup dökülmekmiş. Neredesin?.. Ayrılığını gizlemekten bitap halim. Aşkını soldurmaktan korkarım. Beklerim kırıp kafesini gülü yeniden güldüreceğin o mesut günü. Kavuşmak umudu bilmez misin bülbülüm takvim takvim beklemeye değer. Bende öyle bir umut var ki cihan cihan görmeye değer.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Hazan

Hazan… Arka bahçesinde yüreğinin efkarına açan tek çiçeğin adı… Hüznün mevsimi… Yazın bitişinde, dökülen yapraklarda, yağan yağmurlarda, sıcak bir bedenle sevişen o soğuk rüzgarda hazan. Toprağına su verip güneşi esirgeyen sevgilinin hasretinde… Sinesinde yaşanacak kışın ağırlığı, düğümlenmiş boğazında yüreğinin haykıramadığı acıları. Beyhude geçti ömrü vagonların karanlık manzarasında, duman altı sefalet ciğerlerinde şimdi geçmişten kalan. Düşünmemek adına bahaneler aradı sanki elini üşüyen camın nemli yüzünde gezdirirken. Gözlerindeki yarı kurumuş bu yaşlar cevap mıydı yoksa kaçışı mıydı sorulardan bilemedi. Uyumak hatırlamak demekti yeniden yaşamak olanı bu sefer daha da derinden. Direnemediği yanlışlarında onu düşündü uykuya direnmek daha kolaydı bu yüzden. Gözlerinin altında beliren morluklar yüreğindeki yaralardan daha acı değildi onun için. İçini kemirip duran bu illet aşkın en ağır bedeliydi biliyordu ama bildiklerini de unutmak istiyordu. Bu sona giden yolda her şey sevgiliden bir hatırayı geride bırakacaktı geçmişe yazılacaktı hatırlanmamak üzere yaşananlar. Yeşerttiği her çiçek solacaktı bahçesinde bir tek hazan ona hep yadigar kalacaktı. Mahzun gönlünde hep yaşayacaktı.

Başımızın üstünde yer edinenler...