Hep olduğum yerde, biraz yaşlanmış çok az da dağınık ama bir kalem bir de kağıdı kendine yük saymayan, evvelinde güzel bir ağaçken yeşil yapraklarında çiçeklerle, şimdi bir masa ne kadar yorgun gelebilirse insana o kadar bezgin bu tahta parçasının üzerinde aslında hiç olmadığım bir yerde gibi hissederken kendimi daha önce var etmediğim düşüncelerimin karşısında sorgudayım.
Sen ne geçmişten gelen bir günahın bedeli olabilirsin ne de yasaklanmış bir geleceğin yansıması… Bir depremden geriye kalanlar değil, bir enkazın içinde bir umut arama çabasında da değil yüreğim, seni hayatıma armağan eden kaderim, bu uzun bir kıştan sonra yaza duyulan özlem de değil. Sende ne varsa adı aşk bile değil belki yeni bir sözcük ya da aynı sözcükte başka bir anlam aramak gibi hep bir yeniyi yaratma çabası seni tasvir etmek düşlerimde sana yakışmıyor var olan olmuş ya da olacaklar. Kalbimin yalnızlığında değilsin sen, sen hep benimlesin. Bulutlu gecelerin yıldızlara hasret kaldığı geceler gibi değil, sana ulaşamamaktan, yanımda olmayışından değil hasretim seni ne kadar çok bulut saklasa gözlerimden ve yağmurlara teslim olmuş olsam ya da güneşli bir günde bulutlara uzansam senle fark etmiyor kanatlarımda hep hasretinin yükü…
Doğrular yalana batmıyor denizinde nefesim yetmiyor bedenime. Sana dair ihtimaller sakin dalgalar gibi boylu boyunca ıslatıyor kumsalları seni bende var eden ihtimaller korkuya dönüştüğünde gelecekte seni yalnızlığıma bile unutturmak istiyorlar seni benden alacak gemileri en büyük rüzgarlarla en büyük fırtınalarla bir vuruşta alabora edip sende boğulurken kendimi kaybetmemi bekliyorlar. Bilinçaltımda eriyen bir geçmiş gibi seni bulanık suların akıntıları arasında kaybetmemi umuyorlar ama sen mantığın bittiği yerdesin şimdi, bir bilince ateş etmek bile seni öldüremeyecek kadar güçlü bedenimde. Yüreğim aklımın sözünü dinleyemeyecek kadar yaramaz ve küçük bir çocuk ve yüreğime yetişemeyecek kadar da aynı heveste.
Özlemek zordur biliyorum. Dikenli bir yolun başlangıcıdır hasret derler. Soğuk ayazlar da üşümezmiş insan sevdiği yüreğinde seslenirken ona düşüncelerinde bir uzun muhabbetteyken sevdayı soldurmazmış bahçesinde özlem acı acı vururmuş rüzgar ile cama vuran yağmurlar gibi, gözlerde yaş tükenmezmiş ama aynada gördüğün tükenmiş bir sen değil sevgilinin resmi olurmuş. Alışkanlık olsa keşke bu özlemin nedeni baş edebilirdim o zaman ya da ayrılık olsa temelli, unuturdum gideni özlem de peşi sıra unutulurdu belki yalnızlığa karışırdı bir duman gibi sonra yeni bir sigara da başka bir duman üflerdim kim bilir. Özlenen sensin ama yaşanmamış sevdaya adanmış bir dileksin. Sen basit bir dünya da özlemeye değer gördüğüm tek kişisin işte bu yüzden zor da olsa yollar çıkmaz değil bana. Her şeyi öğreniyor insan zaman nehirlerle, mevsimlerle, yollarla yarışırken her şeye alışıyor insan. Uzaktan tanıdığı bir insanı özlemeye alıştığı gibi.
Şimdi gece tüm hayat uykuya dalar bir ben boşlukta gözlerim seni ararım. Geleceğimde seni bulduğum yerde kilitlerim düşlerimi. Ve ben özlenen uğrunda hasrete çaresiz boyun bükerim çünkü ben ‘’her şeyi sana yazdım seni de her şeye’’. Adını hasretime sevdanı yüreğime yazdım.
Sen ne geçmişten gelen bir günahın bedeli olabilirsin ne de yasaklanmış bir geleceğin yansıması… Bir depremden geriye kalanlar değil, bir enkazın içinde bir umut arama çabasında da değil yüreğim, seni hayatıma armağan eden kaderim, bu uzun bir kıştan sonra yaza duyulan özlem de değil. Sende ne varsa adı aşk bile değil belki yeni bir sözcük ya da aynı sözcükte başka bir anlam aramak gibi hep bir yeniyi yaratma çabası seni tasvir etmek düşlerimde sana yakışmıyor var olan olmuş ya da olacaklar. Kalbimin yalnızlığında değilsin sen, sen hep benimlesin. Bulutlu gecelerin yıldızlara hasret kaldığı geceler gibi değil, sana ulaşamamaktan, yanımda olmayışından değil hasretim seni ne kadar çok bulut saklasa gözlerimden ve yağmurlara teslim olmuş olsam ya da güneşli bir günde bulutlara uzansam senle fark etmiyor kanatlarımda hep hasretinin yükü…
Doğrular yalana batmıyor denizinde nefesim yetmiyor bedenime. Sana dair ihtimaller sakin dalgalar gibi boylu boyunca ıslatıyor kumsalları seni bende var eden ihtimaller korkuya dönüştüğünde gelecekte seni yalnızlığıma bile unutturmak istiyorlar seni benden alacak gemileri en büyük rüzgarlarla en büyük fırtınalarla bir vuruşta alabora edip sende boğulurken kendimi kaybetmemi bekliyorlar. Bilinçaltımda eriyen bir geçmiş gibi seni bulanık suların akıntıları arasında kaybetmemi umuyorlar ama sen mantığın bittiği yerdesin şimdi, bir bilince ateş etmek bile seni öldüremeyecek kadar güçlü bedenimde. Yüreğim aklımın sözünü dinleyemeyecek kadar yaramaz ve küçük bir çocuk ve yüreğime yetişemeyecek kadar da aynı heveste.
Özlemek zordur biliyorum. Dikenli bir yolun başlangıcıdır hasret derler. Soğuk ayazlar da üşümezmiş insan sevdiği yüreğinde seslenirken ona düşüncelerinde bir uzun muhabbetteyken sevdayı soldurmazmış bahçesinde özlem acı acı vururmuş rüzgar ile cama vuran yağmurlar gibi, gözlerde yaş tükenmezmiş ama aynada gördüğün tükenmiş bir sen değil sevgilinin resmi olurmuş. Alışkanlık olsa keşke bu özlemin nedeni baş edebilirdim o zaman ya da ayrılık olsa temelli, unuturdum gideni özlem de peşi sıra unutulurdu belki yalnızlığa karışırdı bir duman gibi sonra yeni bir sigara da başka bir duman üflerdim kim bilir. Özlenen sensin ama yaşanmamış sevdaya adanmış bir dileksin. Sen basit bir dünya da özlemeye değer gördüğüm tek kişisin işte bu yüzden zor da olsa yollar çıkmaz değil bana. Her şeyi öğreniyor insan zaman nehirlerle, mevsimlerle, yollarla yarışırken her şeye alışıyor insan. Uzaktan tanıdığı bir insanı özlemeye alıştığı gibi.
Şimdi gece tüm hayat uykuya dalar bir ben boşlukta gözlerim seni ararım. Geleceğimde seni bulduğum yerde kilitlerim düşlerimi. Ve ben özlenen uğrunda hasrete çaresiz boyun bükerim çünkü ben ‘’her şeyi sana yazdım seni de her şeye’’. Adını hasretime sevdanı yüreğime yazdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder