İtiraf duvarının dibinde yüreğime diz çöktüm, esir kaldım gözyaşlarıma bir sevda armağan ettim kurumuş bir çöle bir damladan bir derya bağışladım toprağıma ve seni çektim ciğerlerime, hayatı seninle gördüm damarlarımda bir kan gibi taşıdım seni yüreğime. Sen geldin bir öğleden sonra halsizliği, iki kadeh şarap sarhoşluğu tadıyla sarsılırken bedenim bir uçurumdan kendimi rüzgara kaptırdım kanatlarımı keşfettim beni sevdanın cennetine uçuran. Gözlerimde doğdu güneşin içim serin sularda ürperdi. Gece avuçlarımdan salıverdim seni dilediğim her yıldızı yeniden gökyüzünün yalnız karanlığına. Bırak uçurtmaları gökyüzünde dans etsinler sevgilim maviliğine taşısınlar sevdamızı habere sal güvercinleri uçsuz bucaksız köysüz kasabasız damsız dumansız bitkin ve yorgun, terk edilmiş ve yalnız şehirlerde ferman buyursunlar aşkımızı bir masal bir destan bir medeniyet bir tarih bağışlasınlar dünyamıza bizi var kılsınlar, özgür bıraksınlar demir parmaklıklarda, zindanlarda aşkı. böyle büyük sevelim, öyle büyük sevelim ki, aşkı; acı, keder, elem sillesinden, soyutluğundan umutsuzluğundan ve yasaklığından öteye taşıyalım. İzin ver sevgilim seni benden beni senden yeniden yaratmama izin ver sevgilim bırak kederi gözlerimde mutluluğu fısılda kulaklarıma bir şerbeti tadalım dudaklarımızda özlem hasretse gözyaşlarımızı savuşturalım birer birer. Seni yaşamanın hazzında boğulayım. Bir kar tanesi nasıl erirse avuçlarında öyle düşeyim gökyüzümden saflığa ve temizliğe bahşedilen beyazın aşka adanmış masumiyetiyle. Sevgilim… Geceyi seninle bitirmek koca bir günün ardından ve yeniden sana uyanmak bir akrebin yelkovanı kovalaması gibi rutin bir alışkanlığı düşlerimin iki doğrunun kesiştiği yerde hep zaman. bu aşkın haletiruhiyesi kendimi seve seve teslim ettiğim dört cümle bir şiir ve eşlik ediyor baki bir sona ve sondan doğan her yeni başlangıca “yağmalanıyor şehrim çehreni her görüşümde, içimde mahpus suçluların çığlıkları var.
Sana her ulaştığında sessiz imdadım, içimde eski bir bayramdan kalma o arsız çocuk var.” Ruhumu konuşturuyorum bu dört cümle bir şiir nabzımda şerbetlenirken son demiyle. Denizin mahremiyetinde sandallar sularla sevişirken içimde dudaklarından kalma günah tadında bir his titriyor. Seviyorum ama cılız bir toprakta açan tek bir çiçek gibi o çiçeği yaşatmaya çabalayan bir bulut gibi bir güneş bir toprak gibi seni seviyorum bütün sevgileri söküp yüreğimden sana adıyorum varlığımı, benliğimi… Şeytanımı söküp atıyorum sana sunuyorum dostluğu, merhameti, iyiliği… Bu yüreği söküp atıyorum, sana nefes alıyor sana yaşıyor seni sayıklıyorum. Hayata senin yüzüne bakar gibi seni her an arar gibi seninle ama sensizde bakabiliyorum. Seviyorum çünkü ben çok uzaklardan ikimizi seyrediyorum ve bende baki ruhumuzu dinliyorum...
Sana her ulaştığında sessiz imdadım, içimde eski bir bayramdan kalma o arsız çocuk var.” Ruhumu konuşturuyorum bu dört cümle bir şiir nabzımda şerbetlenirken son demiyle. Denizin mahremiyetinde sandallar sularla sevişirken içimde dudaklarından kalma günah tadında bir his titriyor. Seviyorum ama cılız bir toprakta açan tek bir çiçek gibi o çiçeği yaşatmaya çabalayan bir bulut gibi bir güneş bir toprak gibi seni seviyorum bütün sevgileri söküp yüreğimden sana adıyorum varlığımı, benliğimi… Şeytanımı söküp atıyorum sana sunuyorum dostluğu, merhameti, iyiliği… Bu yüreği söküp atıyorum, sana nefes alıyor sana yaşıyor seni sayıklıyorum. Hayata senin yüzüne bakar gibi seni her an arar gibi seninle ama sensizde bakabiliyorum. Seviyorum çünkü ben çok uzaklardan ikimizi seyrediyorum ve bende baki ruhumuzu dinliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder